Serdar UZUN KİMDİR?
⚠️Yazıda dipnot sayılarının üzerine tıklarsanız açıklamaları okuyabilirsiniz.
[14.06.1981] Pazar günü dünyaya gelmişim.
Doktor Bey anneme: “bu çocuğu aldıralım yoksa hem çocuk hem sen sağ çıkamazsın” demiş. Şimdi annem “o doktoru görsem de seni o doktorun gözlerine soksam” der durur. 10 aylıkken ölen abim Serdar da ben doğmadan 5 yıl önce benimle aynı ay ve aynı günde doğduğu için benim adımı da Serdar koymuşlar ancak malum, abimin ölümü nedeniyle ailem beni ikinci bir isimle (Muhammed diye) çağırmayı daha uygun görmüş ve beni hep bu iki isimle çağırmışlar. İsim konusunda ilginç başka bir şey daha var: Hopa’daki Süleymancılar1Süleymancılar ve İHL: Uhrevi ve dünyevi meselelerde zihin dünyamın zerre uyuşmadığı Süleymancıların yurdunda Kuran ve Arapça eğitimini daha iyi alabilmek için kalmak istiyordum. Ancak yurdun idarecileri benden İmam Hatip Lisesi ile yurt arasında seçim yapmamı istemişlerdi. İmam Hatip Lisesine kaydolmam durumunda yurtlarına kayıt yaptıramayacağımı, yurda kayıt yaptırabilmem için İmam Hatip dışındaki diğer okulları tercih etmek zorunda olduğumu söylemişlerdi. İlkokulu henüz yeni bitirmiş, ortaokula başlayacak küçük bir çocuğa (bana), neden böyle bir şart koştuklarını anlamak yaş itibariyle mümkün olmadığından tercihimi İmam Hatip Lisesine gitmekten yana kullandım. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra Kur’an kurslarına sadece en az lise öğrencisi olanların kaydolma zorunluluğu geldi. İmam Hatip Lisesine kaydolmak istediğim için beni kabul etmeyen malum yurt bu sefer aksini yapıp yurtlarına beni kabul edebileceklerini ve İmam Hatip Lisesinde okumamın da sorun teşkil etmeyeceğini söylüyorlardı. Bu teklifi kabul edip lise son sınıfta (90’ların sonu) yurtlarında kaldım. Arapça ve Kur’an Tilaveti öğretmede iyiydiler, haklarını teslim etmek lazım; diğer hususlarda ise …!
– Süleymancılar ve Şiddet: 90’ların sonu 2000’lerin başıydı; özellikle farklı şehirlerden gelip “Hocam bu çocuğun eti de kemiği de senin” diyerek bu yurtlara çocuklarını bırakan anne-babaları gördü gözlerim. O yıllarda gözlemlediğim kadarıyla hocalarından fiziksel ve psikolojik şiddet görenler genellikle farklı şehirlerde ikamet eden bu anne-babanın çocuklarıydı, çünkü bu çocuklar aslanların önüne atılmış birer ceylan yavrusu gibiydi. Kardeşim onlar da seslerini çıkarsalardı, demeyin! Demeyin, çünkü bu çocukların eti de kemiği de hocasına ebeveynlerince çoktan teslim edilmişti. Açıkçası ben fiziksel veya psikolojik bir şiddete maruz kalmadım (bunun birkaç nedeni var: anne-baba zoruyla gidip kalanlardan değildim, annem-babam yurda 1 km mesafede ikamet ediyordu, yaşım da 17/18 civarıydı). Şahit olduğum şiddet olaylarını burada yazmak istemiyorum ancak merak edenler olursa sözlü olarak anlatabilirim.
– 28 Şubat, İHL ve Süleymancılar: Malum yurtta kalırken (28 Şubat dönemi idi) aniden bir baskın yapılmıştı; Kaymakamın önünde duran (normalde tersi olmalıydı) garnizon komutanı kitaplıkta bazı kitaplar gördü, eline aldı ve inceledikten sonra “Bu Kur’an’ları ve Arapça kitapları kim okuyor?” diye yurt idarecisine bir soru sordu, komutana verilen yanıt ise oldukça manidardı: “Yurtta kalan İmam Hatip Lisesi öğrencileri var, onlar okuyor efendim!“. Eee, çıkar dünyası, sıkıştıkları anda beğenmedikleri/sevmedikleri belki de nefret ettikleri İmam Hatip Lisesinin adını kullanan Süleymancılar (diğer cemaatlerde olduğu üzere) yeni kendilerinden beklenileni yaptı. Ancak şunu da ifade etmek lazım: Kur’an’ı kim okuyor gibi bir soruyu sormak da büyük rezillik!
Her neyse; işte o gün anladım ki nefret ettiğiniz ya da beğenmediğiniz birileri hiç umulmadık anda size yardımcı olabilirmiş. Akla bu Süleymancılar neden İmam Hatip Liselerine karşıydılar ki gibi bir soru gelebilir, doğrusu bu soruyu onlara sormak gerekir, şahsi kanaatim dini, siyasi ve tabi ki çıkara dayalı gerekçeler. Bu arada hala aynı fikirde midirler orasını bilemiyorum, ama şunu ifade etmem gerek: Birçok grup/cemaat/tarikat/zihniyet vb. yapı İmam Hatip Liselerini sevmez… Sevemezler de; çünkü bu tür yapılar düşünen/eleştiren değil itaatkâr/mutaassıp beyinlerin çoğunluğundan yanadırlar. Daha kötüsü onların grup/cemaat/tarikat/zihniyet vb. oluşumunda yer almıyorsanız onların tabiriyle siz henüz hidayete ermemişlerdensiniz! Bu durumda sizin gibi biri için kurdukları cümle genellikle şu olur: Allah sana hidayet nasip eylesin…!
İyi ki (bana sorgulamayı/eleştirmeyi öğreten) İmam Hatip Lisesi’nde okumuşum. Ayrıca; umarım bu ülkede hiçbir grup/cemaat/tarikat/zihniyet vb. yapı, devlete kafa tutacak kadar maddi/manevi güce ve çoğunluğa sahip olamaz! Bu anektodu neden mi paylaştım: İmam Hatip Lisesi mezunu olarak birçok farklı cemaati ve mensuplarını tanıma, birçoğu ile tartışma ve/veya muhabbet etme, bu topluluklardan birçok arkadaş edinme şansım oldu, her birinin iyi ve/veya kötü/iğrenç denilebilecek özellikleri var. Cemaatler birbirlerini sevmezler, menfaatleri çatışmadığı sürece birbirlerine olumsuz söz de söylemezler. İlaveten, eleştiriye bütünüyle kapalı olmaları en önemli ortak noktaları, küçücük bir eleştiride bile hemen sizi tekfir ederler, tekfir ederler çünkü ellerinde başka silah yok, hâlbuki dua onların da silahı olmalıydı! Hülasa; nasıl özetleyebilirim bilmiyorum ama cemaatlerin alın birini vurun ötekine…! diye bilinen Talebe Yurdunda kalmak için kayıt yaptırmaya gittiğimde adımı sormuşlardı, ben de onlara “ailem bana Muhammed der” yanıtını vermiştim, onlar da “öyle şey olmaz o peygamberimizin ismi; biz seni Mehmet diye çağıracağız” demişlerdi…
Babam iş nedeniyle yıllar önce Hopa’ya yerleştiğinden doğduğum ve büyüdüğüm yer Artvin/Hopa olsa da kütük Rize/Çayeli Kaptanpaşa2eski adıyla Misohor köyüdür; annem ise Ardahan Samanbeyli3eski adıyla Sığırped Köyünden. Kısaca: Hopa4Laz ve Hemşin kültürüyle yetişmiş annesi Ardahanlı olan bir Çayeliliyim…
Doğu Karadenizli olduğumun en sağlam tescili ise şüphesiz babamın adıdır: “TEMEL”.5Bu arada söylemekte yarar var annemin adı “FADİME” değil 🙂
[18.06.1993] Hopa 14 Mart İlkokulu’ndan mezun oldum
Hopa’nın o dönemde en başarılı ilkokulu olan 14 Mart İlkokulu idi. Öğretmenim6Keşke onu görebilsem de ellerinden öpebilsem Yusuf TEKİN ise örnek bir öğretmendi. Marangozluk işinden anladığı kadar iyi de zurna çalardı. Ancak Yusuf öğretmenimin “beni” rahatsız eden bir huyu vardı: açık bir şekilde, sınıfımıza hitaben mütemadiyen “İmam Hatip Lisesine kaydolmayın, sakın!” dediğini iyi hatırlıyorum; bu nedenle olmalı ki İmam Hatip Lisesi’ne o sınıftan sadece ben kaydoldum.
[12.06.1998/9] Hopa İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldum
1993 ve 1999 yılları arasında hem ortaokul hem de liseyi İmam Hatip’te okudum. Katsayı sorunu o zamanlar henüz ortaya çıkmamıştı. ÖSS/ÖYS Türkiye Birincilerinin çıktığı bir lisede okumak benim için gurur vericiydi. Başarısının oldukça yüksek ve sınıflardaki öğrenci sayısının diğer liselere kıyasla az oluşu da tercih etmemin nedenleri arasındaydı. Mahalle Baskısı olayına gelince, İmam Hatip Lisesi’ne gitmemem için oldukça yoğun bir baskı vardı üzerimde!!!
1995 yılında, sınav sisteminin değişeceği, katsayı uygulamasının geleceği söylentileri kulaktan kulağa dolaşmaya başlamıştı, ben de bu söylentiler üzerine lise 2. sınıftayken farklı bir liseye geçiş yapmak istedim. Ancak MEB, İHL’den diğer liselere geçişi çoktan yasaklamıştı. Dönemin zihniyetinin neyin çalışmasını yaptıklarını şimdi daha iyi anlıyorum. Geçiş yapmaya çalıştığım okulun müdürü “elimizden bir şey gelmez, senin gibi başarılı bir öğrenciyi almak isteriz ama MEB talimatı nedeniyle İHL’den öğrenci alamıyoruz” dedi. Ben de boynu bükük eli boş bir şekilde geri döndüm.
Ne hikmettir ki mezun olduğum sene söylentiler doğru çıktı ve sınav sistemi değişti. Tek aşamalı (ÖSS) bir sistem geldi. Yine çok ilginçtir; o sene ilk defa uygulanacak olan yeni sınavın soruları da çalınmıştı (2010 KPSS sorularının ahlaksızca birilerine servis edilmesi akla geliyor sanırım) ve tekrar sınav yapılmıştı.
Gönlümden geçen bölüm Mütercim Tercümanlık’tı ancak katsayı engeli7Katsayı engelinin ne olduğu hakkında bilgi için: https://www.ntv.com.tr/turkiye/yok-katsayi-uygulamasini-kaldirdi,ywcOPJKV7ESa6iJsaP4pcw nedeniyle teknik olarak bu bölümü kazanmam imkansızdı; sırf bu bölümü kazanabileyim diye yabancı dil kursu vb. imkânların olmadığı Hopa gibi küçük bir ilçede kendi kendime çabalayarak Advanced düzeyde İngilizce öğrendim. Ancak gel gör ki Rehber Hoca’nın dediği hiç aklımdan çıkmaz: “Oğlum, bütün Sözel ve İngilizce sorularını yapıp Türkiye Birincisi olsan Açık Öğretim İngilizce Öğretmenliğini bile kazanman mümkün değil!!! ” O an başımdan aşağı kaynar sular dökülüverdi, istediğim sevdiğim bölümü sırf katsayı engeli nedeniyle okuyamama düşüncesi o dönemde devletin başındakilere karşı bende oldukça küfürbaz bir hal oluşmasına neden olacak gibiydi, ama aldığım eğitim ve aile terbiyesi isyan etmenin ne kadar kötü bir tavır olduğunu her daim aklıma getiriyordu. Benden çok daha az puanlar alıp istedikleri bölümleri rahatlıkla kazananlar bir yanda, katsayı engeli nedeniyle boynu bükük bekleyen binlerce genç diğer yanda… “İlahiyat Fakültesi okusaydın, imam olsaydın kardeşim” diyenlere ise cevap vermeyi doğru bile bulmuyorum.
Sınav sistemi ve katsayı engeli sorunu düzelir düşüncesiyle 3 yıl bekledim. 3 yılın sonunda bir şeylerin değişmeyeceğini anlayınca ÖSS’ye girdim ve yine güzel bir puan aldım, bu yüksek puanla8üniversiteyi kazanmam imkânsız olduğundan Polis Akademisine başvurmaya karar verdim. Başvuru zamanına kadar yoğun şekilde bazı sportif faaliyetler yaptım. Başvuru günü geldiğinde bana; İmam Hatip Liselerinden başvuruların kabul edilmeyeceği hususunda TBMM’den9https://www.hurriyet.com.tr/gundem/imam-hatipliler-polis-olamayacak-39239663
http://arsiv.ntv.com.tr/news/79074.asp ve Anayasa’dan10https://www.cnnturk.com/turkiye/anayasa-mahkemesi-imam-hatipliden-polis-olmaz
https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/Dosyalar/Kararlar/KararPDF/2004-14-nrm.pdf
yeni bir karar çıktığını söylediler!!! Evet doğru, artık İHL mezunları polis memuru ya da komiser olamayacaktı!!!
Sonra ne mi oldu? Mezun olduğum okul kapandı, hayalet bir bina haline geldi, yöre insanının kendi parasıyla, devletten hiç yardım almadan yaptırdığı bu okulda yeller esti.11Ancak aradan geçen yıllar ve değişen ortam çok daha büyük bir okulun açılmasına vesile oldu. 28 Şubat zihniyetinin başarıya ulaştığının göstergelerinden sadece bir tanesiydi bu.
[17.09.2001] – [11.06.2004] Ankara Üniversitesi Beypazarı MYO Turizm Rehberliği
İlahiyat dışındaki 4 yıllık bölümleri katsayı engeli nedeniyle kazanmak imkânsız olduğu için 3 yıllık (hazırlık + 2 yıl) bir MYO’yu 2001 yılında kazandım. Her ne kadar gönlümdeki Mütercim Tercümanlık bölümünü okuyamasam da ona en yakın bölüm olarak gördüğüm alanda iyi şekilde eğitimimi almaya çalıştım. Beypazarı’nda öğrencilik yaparken Beypazarı’na gelen insanları gezdirerek rehberlik mesleğini uygulama fırsatı buldum. Seyahat 53 Turizm ve Tempo Turizm ile yoğun bir şekilde Doğu Karadeniz bölgesi turlarında rehberlik yaptım.
Mezun olur olmaz Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yaptığı Profesyonel Turist Rehberliği yabancı dil sınavına girdim ve lisansımı12O zamanki adıyla kokartımı, şimdiki adıyla çalışma kartımı aldım. 2004 yılında DGS13Dikey Geçiş Sınavı ile Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği Öğretmenliği bölümüne geçiş yaptım.
[13.09.2004] – [11.06.2007] Gazi Üniversitesi TTEF Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği Öğretmenliği
3 yıllık bir MYO’dan mezun olur olmaz bölümün öğretmenliğine dikey geçiş yaparak lisans düzeyinde mezun oldum. Mezun olmasına oldum ama bir rezilliği daha öğrenmiş oldum, o da şu: Bu bölümden mezun olan öğrenciler yıllardır öğretmen olmak için atamayı bekliyorlarmış. Ömrüm belki bir şeyler düzelir diye beklemekle geçtiği için; tekrar böyle bir beklemeye tahammül edecek ve devletin beni atamasını bekleyecek durumda değildim. Üniversite yıllarımda tur rehberliği yapmaya yine devam ettim. Mezun olduğum sene Rehberlik mesleğini bırakıp 2007-2008 yılında Türk Hava Yolları’na başvurdum ve bu başvuru ile İHL mezunlarına yönelik iğrenç bakışlı zihniyetlerin orada da var olduğunu14hala var mı bilemiyorum öğrenmiş oldum.
[10.09.2007] Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi
Fakülteden mezun olur olmaz 2007 yılında yine Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi bölümünde Tezli Yüksek Lisansa başladım ancak bazı sıkıntılar nedeniyle yüksek lisansı bırakmak zorunda kaldım. THY’ye girerim ümidiyle İstanbul’a yerleşip yaklaşık 1 yılımı harcamış olduğuma doğrusu çok üzülüyorum, ama bu sürede çok değerli insanlar tanıdım.
Buraya kadar anlattıklarım toplam “1998-2008” on (10) yılımı aldı. Peki neden? Bir proje ürünün katsayı engeli nedeniyle… Ben kasıtlı değiştirilen bir sistemin mağdurlarından sadece biriyim. Bu mağduriyetin içerisinde oldukça kaliteli yüzlerce arkadaşım var. Ülkesine faydalı olabilecek bu gençliğin elinden geleceklerini çaldılar, çaldıkları o geleceği ve imkanları iğrenç projeleri için düşündüğü kişilere vermenin bu şekilde yolunu açtılar. Peki 28 Şubat dönemi mağduru olan gençlerin yerine kimler ikame edildi dersiniz? 28 Şubat ve 15 Temmuz’daki şerefsizliği kimler yaptıysa onlar…!
[05.08.2008] Erdek Nüfus Müdürlüğü
2006 yılında KPSS sınavına deneme amaçlı girdim ve o puanla 2008 yılında Balıkesir Erdek Nüfus Müdürlüğü’ne atadım15çünkü kendi alanımda atama/alım olmadığından istihdam edilemedim. Bu atamayla birlikte Turist Rehberliğini ve Tezli Yüksek Lisansı bırakmak zorunda kaldım.
[31.07.2009] Giresun İl Jandarma Komutanlığı 329. Kısa Dönem
Erdek Nüfus Müdürlüğü’nde çalışırken 3 arkadaş askere gitmeye karar verdik ve sınavlara girdik. Haluk Iğdır’a, Erkan Şırnak’a ben de Giresun’a kısa dönem asker olarak gittik. Askerlik ile ilgili bana ait neredeyse hiç anı yoktur….
[28.11.2010] Şerife ve Ben
28 Kasım, Zihinsel Engelliler16Artık Özel Eğitim deniyor. Öğretmeni olan eşim Şerife ile arkadaşlığımızın başladığı ve yıllar sonra Nikahımızın da kıyıldığı tarihtir. Nikah işlemlerini yapan ile nüfus cüzdanlarını değiştiren kişinin aynı (ben) olmasına ise diyecek söz bulamıyorum 🙂
[28.01.2011] Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
Eğitim affının kokusunu aldığımda Ankara’ya tayin istedim.
[30.12.2013] Bozok Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü
Nasıl oldu bilmiyorum ancak 2013 yılının sonunda Bozok Üniversitesinin Sanat Tarihi bölümü açmış olduğu araştırma görevlisi sınavını kazandım.17Kazandığıma dair sonuç belgesi Ancak badem bıyıklı olduğunu iyi hatırladığım o tarihteki Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı ile aramızda gerçekleşen (hakarete varan) telefon görüşmesi nedeniyle evraklarımı teslim etmeyip görevime başlamadım, doğal olarak yedekteki kişinin ataması yapıldı. Dönemin dekanına hakkımı helal etmemekle birlikte günü geldiğinde bu konuyu tüm detayları ile anlatacağım…
[27.01.2017] Yüksek Lisans Tezi Savunması
2011’den bu yana Gazi Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünde, üzerinde çalıştığım İslam İkonografisinde Hz. Muhammed konulu 571 sayfalık bir tezin savunmasını başarıyla vermenin mutluluğunu yaşıyorum…
[07.01.2019] Zeynep’in Dünyaya Gelişi
Kızımız Zeynep sağlıklı bir şekilde doğdu…
[14.09.2020] Demre Dr. Hasan Meslek Yüksekokulu
Turist Rehberliği programında öğretim görevlisi olarak göreve başladım.
Allah yolunu izini açık etsin.Yeni görevinde başarılar diliyorum.”İyiler” daima kazanır…
Teşekkür ederim Uğur Bey. Her daim iyi olanlardan ve iyi olanların arasında bulunanlardan oluruz inşallah.