Aklıma Gelenler

“Sahih” Kaynaklarda Geçen Bazı Rivayetler…!

⚠️Dipnot sayılarının üzerine tıklarsanız açıklamaları okuyabilirsiniz.

Kur’an tek kaynaktır, onun dışındaki kaynaklar geçersizdir1Hadislerin tamamını toptan reddedenler öncelikle şu soruya yanıt vermeli: Kur’an’ı günümüze kimler nakletti ve acaba Kur’an’ı nakledenler arasında hadislerini reddettiğiniz raviler var mı? Bu zaviyeden bakıldığında hadisleri toptan reddetmek Kur’an’ı da reddetmek anlamına gelebileceğinden bu konu, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur. Ancak Kur’an ile alenen çelişen ve iman noktasında sorunlu olarak nitelendirilebilecek hadislere de inatla sarılmanın kimseye yararı olmayacaktır! diyerek rivayetleri kökten veya toptan reddetmek ile “sahih” kitaplarda yer alıyor diye paketçi bir anlayışla rivayetlerin tümünü toptan kabul etmek arasında zihniyet açısından “bana göre” pek bir fark yoktur. Çünkü her iki zihniyet de rivayetleri “kritik ederken” sahip olduğu fikriyle (yani kendi zaviyesinden) hüküm vermeyi tercih ediyor.

Şunu belirtmek isterim ki; aşağıda kaynaklarıyla sıraladığım rivayetlerin sahih olup olmadığından ziyade bulunduğu kaynağa vurgu yapmak istedim. Çünkü rivayetlerin sahihliğinin önemli olmadığı, önemli olanın rivayetlerin hangi kitapta olduğu düşüncesine sahip ne yazık ki birçok kişi mevcut. Bu kişilerin büyük bir kısmı hadis ilmiyle hemhal olmamış, bir kısmı ise hadis ilmini oldukça iyi bilen insanlardan oluşuyor. Bir diğer önemli ve rahatsız edici husus ise özellikle zayıf veya mevzu rivayetleri örnek göstererek rivayetlerin tümünü rafa kaldırmaya yönelik kamuoyunda ismi iyi bilen bazı akademisyenlerin oryantalist yaklaşımlarıdır. Bu yaklaşımı sergileyenler, sahih etiketli bir kaynak içerisinden zayıf olarak atfedilebilecek (biraz da polemiğe neden olabilecek) bir rivayeti baz alıp tüm rivayetler üzerinde insanların aklında şüphe oluşturmaya çalıştığı aşikardır. O halde bize düşen görev, sahih olarak atfedilen kaynaklarda yer alsa dahi, olası zayıf rivayetleri ve özellikle de olası mevzu rivayetleri elimizden geldiğince dikaktlice kritik etmeye çalışmaktır.

Bir diğer önemli husus ise hadislerin aktarıldığı dönemin sosyolojisini ve özellikle bağlamı (context) iyi bilme gerekliliğidir. ~1400 yıl öncesinde yaşanmış olayları, ifade edilmiş sözleri, yazılı metinleri 2000’li yılların şartlarıyla kritik etmek oldukça risklidir. Bunun sebebi ifadelerin zamanla anlam değişimine maruz kalıyor oluşudur; hatta sözcüklere yüklenen bu anlam değişimi 20-30 yıllık periyotlarda bile görülebilir. Örneğin “Şaban” ismi Kemal Sunal filmlerinde kullanılana kadar çok popüler ve tercih edilen bir isimdi, ancak Kemal Sunal filmlerinde bu sözcüğe yüklenen “alaycı” anlam, sözcüğü isim vermede tercih edilmez bir noktaya getirdi. Benzer örnekler fıkralara konu olan “Temel” ismi için de ifade edilebilir. Kısacası ~1400 yıl öncesine ait metinleri alıp o dönemin sosyo-kültürel ve dilsel dinamiklerini dikkate almadan günümüz aklıyla değerlendirmek o metne ve metni söyleyene haksızlık olur. Metin kritiğinin önemini vurgulamak için şu örneği vermek istiyorum: Kalitenin bulunmadığı yerde kalitesizin ilgi göreceğini anlatan “Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler” sözünün hadis olduğunu varsayalım. Bu sözü kritik ederken buradaki mecazi bağlam/anlam tespit edilemezse neler yaşanabileceğini, ne tür hükümler çıkarılabileceğini bir düşünün! Gerçekten koyunun olmadığı yerlerde gördüğümüz keçilere Abdurrahman Çelebi mi diyecektik! Sözün özü, suskun olan metinler onları kritik edenlere yanıt veremediğine göre bunları ne toptan reddetmek, ne de aksi durumu tercih etmek pek sağlıklı görünmüyor.

Bu bağlamda; birçok websitesinde tartışmalara konu olan aşağıdaki hadisleri kritik ederken dikkatli olmakta yarar var!


– Eğer erkeğin tepesinden tırnağına kadar cerahat aksa, kadın da bunları ağzı ile temizlese, yine de erkeğin hakkını ödemiş olmaz.2İbn-i Hacer el Heytemi 2/121

– Tüm kara köpekleri öldürünüz. Çünkü onlar şeytandır.3Hanbel 4/85, 5/54

– Karga fasıktır4Buhari 59/16; Hanbel 2/52

– Cebrail bana geldi ve ey Muhammed, Allah vahyini bana ve sana emanet etti, sen de Muaviye’ye emanet et, dedi. 5Belazurî, Ensab c:4 s:127 Cebrail indi ve Muaviye’nin emin bir kimse olduğu için kâtip tayin edildiğini söyledi!6Zehebî, Nübela C:3 S:129; İbni Kesir, El Bidaye ve’n Nihaye c:8 s:123

– Zina eden bir maymunu öldürmek için taşlayan bir maymun kabilesine rastladım ve onlara yardım ettim.7Buhari 63/27

– Zina yapan evlilerin taşlanarak öldürülmelerini emreden ayet Aişe’nin döşeğinin altındaki sayfada yazılı bulunuyordu. Peygamber ölünce Aişe onun gömülme işlemleri ile meşgulken, evin açık kapısından içeri giren bir keçi o sayfayı yedi. Böylece taşlayarak öldürme cezası Kuran’dan çıktı. Ama hükmü devam ediyor.8Hanbel 3/61, 5/131; İbni Mace 36/194

– Hz. Ömer: “Kur’ân-ı Kerim’e bir şey ilâve etmek ithâmından korkmasaydım oraya zinâ edenlerin taşlanması ile ilgili âyeti yazdırırdım” dedi.9M. Hamidullah, s.49 da Müsned’den 156, 197 ve 352 nolu hadisler olarak nakleder; Mukaddemetân, s. 82

– İbni Mesud: Felak ve Nas sureleri Peygamberimizin kendileriyle istiaze ettiği bir duadır, bunlar Kur’an’dan sureler değildir.10Kurtubi, “el-Camiul Ahkam”, 22/567

– İbn Ömer: “Hiçbiriniz, Kur’an’ın tümünü aldım (elimde bulunduruyorum) demesin. Bilemez ki, Kuran’ın çoğu yok olup gitmiştir. Ne kadar ortada varsa yalnızca o kadarını elimde tutuyorum desin” dedi.11Suyuti, el itkan, 2/32

– Peygamber, Medine’de bir Yahudi tarafından büyülendi. Günlerce ne yaptığını bilmez durumda ortalıkta dolaştı.12Buhari 59/11; 76/47; Hanbel 6/57; 4/367

– Dünya balığın üzerindedir. Balık başını sallayınca dünyada depremler olur.13İbni Kesir, 2/29; 50/1

– Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: “Kim kertenkeleyi ilk darbede öldürürse ona yüz sevap yazılır. İkinci vuruşta öldürürse daha az kazanır. Üçüncü vuruşta ise bundan da az sevap kazanır.” buyurmuştur.14Müslim, Selam 147 (2240); Ebu davud, Edeb 175, (5263, 5264); Tirmizî, Ahkâm 1, (1482)

– Ölüye akrabalarının ağlaması ölünün azabını arttırır.15Buhârî, Cenâiz, 32; Meğâzi, 8; Müslim, Cenâiz, 16, 17 vd.; Ebu Davud, Cenâiz 54

– Güneş şeytanın iki boynuzu arasında doğar.16Müslim 833; Nesai 1, 279

– Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: Namaz için ezan okunduğu zaman, şeytan ezanı duymamak için arkasını dönüp zart (zarut) diye yellenerek kaçar. Ezan bitince tekrar geri gelir. Namaz için kamet edilince yine arkasını dönüp kaçar. Kamet bittiğinde yine gelir ve kişi ile nefsi arasına sokulur ve ona: Filân şeyi hatırla, filân şeyi hatırla diyerek, namazdan önce aklında olmayan şeyleri hatırlatır da, neticede insan kaç rekât namaz kıldığını bilemez olur.”17Buhârî, Ezân 4, Amel fis’-salât 18, Sehv 6, Bed’ü’l-halk 11; Müslim, Salât 19, Mesâcid 83. Ebû Dâvûd, Salât 31; Nesâî, Ezân 20,

– Cehennemi çoğunlukla kadınlar dolduracaktır. Kadının aklıyla dini nakıstır/eksiktir.18Ebu Davut 4679; Müslim, İman 132 (79); Buhari, Hayız Babı 6

– Hz. Peygamber “Onlar da öbürlerindendir” diyerek savaşta kadın ve çocuklarının öldürülmesine izin verdi.19Ebu Davud, Cihad/102, hadis 2638; Cihad/121, 2672; Ibn Mace, Cihad, 2840; Ahmet Ibn Hanbel, 4/46; Tirmizi, Siyer/19, 1570

– Allah baldırını açacak, mumin erkek ve kadınlar ona secde edecektir..20Müslim İman 302, Buhari 97/24, 10/29, Hanbel 3/1

– Allah benimle görüştü ve el sıkıştı. Elini iki omuzum arasına koydu; öyle ki parmaklarının soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim.21Hanbel 5/243; Tirmizi 3231

– Allah zamandır.22Malik Muwatta 3/56, Buhari edep 101

– Dinini değiştireni öldürün.23Buhari 12/1883, Nesei- 7-8/14

– Namaz kılanın önünden bir maymun, siyah bir köpek, domuz, Yahudi veya bir kadın geçerse namazı geçersiz olur.24Buhari 8/102 Hanbel 4/86

– Kadınlar arasındaki iyi bir kadın, yüz karga içindeki tek bir alacakarga gibidir.25Buhari 9/1391

– Cehennem de en şiddetli azap ressamlaradır.26Buhari, Tesavir 89

– Dünya balığın sırtındadır. Balık başını sallarsa deprem olur.27İbn-i Kesir tefsiri 2/29

– Rasul-u Ekrem (s.a.v.) buyurdu ki: Melekul Mevt, Musa (a.s.)’nın  ruhunu kabzetmek için gönderilmişti. O melek Hz. Musa’ya geldiği zaman, Hz Musa Melekul Mevte tokat vurup, bir gözünü çıkarmıştı. Melekul Mevt (a.s.) Rabbine dönerek: “Beni öyle bir kula gönderdin ki, ölmeyi istemiyor.” Cenabı Hak tekrar ona gözünü iade etmişti.28Sahihi Buhari, 2/113 ve 4/191; Sahihi Muslim 4/1843

– Ureyne ve Ukeyle kabilesinden 8 kişilik bir grup Medine’ye gelerek Müslüman oldu. Medine’de rahatsızlandılar ve peygamber onlara deve sütü ve deve sidiği içmelerini öğütledi. Rahatsızlıklarından kurtulan 8 kişi develeri alıp çobanı öldürdüler. Bu olay üzerine Resulullah onların ellerini ve ayaklarını kestirdi gözlerine mil çektirdi ve Harre’nin bir kenarına atılarak çölde susuz bırakılıp ölüme terk edilmelerini emrederek onlara su vermemizi engelledi.29Buhari, Tıp 6/9, Zekat/69/101, Cihad/151/222; Hanbel 3/107,163; Müslim, Kesame /9-14, 1671; Ebu Davud, Hudud 3, 4364-4371; Tirmizi, Ebvabu’t-Tahare/55, 72-73; Nesei, Tahrimü’d-Dem 7-8-9; Ibn Mace, Hudud/20, 2578-2579.

– Sizden birisi cinsel münasebette bulunduğu zaman eşinin cinsel organına bakmasın, zira cinsel organa bakmak körlüğe sebep olur.30Münavi, Feyzul Kadir 1-326

– Peygamberi eleştirdiği için şair Kab bin Eşref’in kafası kesilmiş ve Peygambere getirilmiştir.31Buhari, Meğazi15/80, Cihad/157/232-233, Rehn/3, Tecrid, 1578; Müslim, Cihad/119, 1801; Ebu Davud, Cihad/169, 2768

– Peygamber, bir süre sonra dönüp emrini şöyle düzeltti: “Size, onların ikisini ateşte yakın dedim, ama yakmayın. Çünkü ateşte yakma cezasını yalnızca Allah verir. Siz bu iki kişiyi yakalayıp yalnızca öldürün.32Buhari, Cihad/106/162, 148/220; Ebu Davud, Cihad/122, Hadis 2674; Tırmizi, Siyer/20, 1571 Ancak dinden dönme olayları artınca Halife Ebu Bekir’in yakarak öldürme işlemini uyguladığı rivayet edilir. “Daha da direnirlerse, demirle dağlayın, ateşte yakın!33Taberi, Tarih, 1/1881-1885

– Ali’nin “bir topluluğu ateşe attırıp yaktırdığı” Ibn Abbas’a söylendiğinde, Ibn Abbas’ın şöyle dediği belirtilir: “Ben olsaydım bunu yapmazdım. Çünkü Peygamber, “Allah’ın verdiği biçimde ceza vermeyin!” demişti. Ben olsaydım, sadece öldürürdüm.34Buhari, Cihad/149; Tecrid, 1264; Nesei, Tahrimu’d-Dem/14 30

📅 27.08.2014 – Serdar UZUN35Yazdıklarım şahsi fikrimdir; elimden geldiğince objektif olmaya gayret etsem de yanılmış veya subjektif ifadeler kullanmış olabilirim. Bu minvalde şu sözü hatırlatmak isterim: “Metinler konuşamaz, metni okuyanlar onu konuşturur.

Dipnotlar

  • 1
    Hadislerin tamamını toptan reddedenler öncelikle şu soruya yanıt vermeli: Kur’an’ı günümüze kimler nakletti ve acaba Kur’an’ı nakledenler arasında hadislerini reddettiğiniz raviler var mı? Bu zaviyeden bakıldığında hadisleri toptan reddetmek Kur’an’ı da reddetmek anlamına gelebileceğinden bu konu, üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur. Ancak Kur’an ile alenen çelişen ve iman noktasında sorunlu olarak nitelendirilebilecek hadislere de inatla sarılmanın kimseye yararı olmayacaktır!
  • 2
    İbn-i Hacer el Heytemi 2/121
  • 3
    Hanbel 4/85, 5/54
  • 4
    Buhari 59/16; Hanbel 2/52
  • 5
    Belazurî, Ensab c:4 s:127
  • 6
    Zehebî, Nübela C:3 S:129; İbni Kesir, El Bidaye ve’n Nihaye c:8 s:123
  • 7
    Buhari 63/27
  • 8
    Hanbel 3/61, 5/131; İbni Mace 36/194
  • 9
    M. Hamidullah, s.49 da Müsned’den 156, 197 ve 352 nolu hadisler olarak nakleder; Mukaddemetân, s. 82
  • 10
    Kurtubi, “el-Camiul Ahkam”, 22/567
  • 11
    Suyuti, el itkan, 2/32
  • 12
    Buhari 59/11; 76/47; Hanbel 6/57; 4/367
  • 13
    İbni Kesir, 2/29; 50/1
  • 14
    Müslim, Selam 147 (2240); Ebu davud, Edeb 175, (5263, 5264); Tirmizî, Ahkâm 1, (1482)
  • 15
    Buhârî, Cenâiz, 32; Meğâzi, 8; Müslim, Cenâiz, 16, 17 vd.; Ebu Davud, Cenâiz 54
  • 16
    Müslim 833; Nesai 1, 279
  • 17
    Buhârî, Ezân 4, Amel fis’-salât 18, Sehv 6, Bed’ü’l-halk 11; Müslim, Salât 19, Mesâcid 83. Ebû Dâvûd, Salât 31; Nesâî, Ezân 20,
  • 18
    Ebu Davut 4679; Müslim, İman 132 (79); Buhari, Hayız Babı 6
  • 19
    Ebu Davud, Cihad/102, hadis 2638; Cihad/121, 2672; Ibn Mace, Cihad, 2840; Ahmet Ibn Hanbel, 4/46; Tirmizi, Siyer/19, 1570
  • 20
    Müslim İman 302, Buhari 97/24, 10/29, Hanbel 3/1
  • 21
    Hanbel 5/243; Tirmizi 3231
  • 22
    Malik Muwatta 3/56, Buhari edep 101
  • 23
    Buhari 12/1883, Nesei- 7-8/14
  • 24
    Buhari 8/102 Hanbel 4/86
  • 25
    Buhari 9/1391
  • 26
    Buhari, Tesavir 89
  • 27
    İbn-i Kesir tefsiri 2/29
  • 28
    Sahihi Buhari, 2/113 ve 4/191; Sahihi Muslim 4/1843
  • 29
    Buhari, Tıp 6/9, Zekat/69/101, Cihad/151/222; Hanbel 3/107,163; Müslim, Kesame /9-14, 1671; Ebu Davud, Hudud 3, 4364-4371; Tirmizi, Ebvabu’t-Tahare/55, 72-73; Nesei, Tahrimü’d-Dem 7-8-9; Ibn Mace, Hudud/20, 2578-2579.
  • 30
    Münavi, Feyzul Kadir 1-326
  • 31
    Buhari, Meğazi15/80, Cihad/157/232-233, Rehn/3, Tecrid, 1578; Müslim, Cihad/119, 1801; Ebu Davud, Cihad/169, 2768
  • 32
    Buhari, Cihad/106/162, 148/220; Ebu Davud, Cihad/122, Hadis 2674; Tırmizi, Siyer/20, 1571
  • 33
    Taberi, Tarih, 1/1881-1885
  • 34
    Buhari, Cihad/149; Tecrid, 1264; Nesei, Tahrimu’d-Dem/14 30
  • 35
    Yazdıklarım şahsi fikrimdir; elimden geldiğince objektif olmaya gayret etsem de yanılmış veya subjektif ifadeler kullanmış olabilirim. Bu minvalde şu sözü hatırlatmak isterim: “Metinler konuşamaz, metni okuyanlar onu konuşturur.

İlgili Makaleler

4 Yorum

  1. Büyük mantik hatasi : “Bu zaviyeden bakıldığında hadisleri toptan reddetmek Kur’an’ı da reddetmek anlamına geldiğinden”

    Madem rivayet edilen hadisler arasinda birçok uydurma hadisler var, o zaman bu uydurma hadislerle beraber nakledilen veya rivayet edilen Kuran’da da birçok uyduruk ayet olmali degil mi ?

    Kuran’a gelince hersey dört dörtlük gelmis, ne ekleme ne çikarma. Ama ayni yolla gelen hadislerde bir sürü hurafe, yalan, iftira var. Bunun ne büyük bir çeliski oldugunu anlatabildim mi ?

    Kuran’in koruma sistemi ile hadislerinki bambaskadir, nakil sekilleride bambaskadir. Hadisleri toptan reddetmek Kuran’i reddetmek anlamina gelmez. Tam aksina, Kuran’i dogru bir sekilde onaylamaya gelir.

    1. Bir hususu gözden kaçırmış olabilirsiniz; yazıda bahsi geçen rivayetlerin uydurma olup olmadığını tartışmadım, sadece bir durumu ifade etmeye, sahih bile olsa bazı hadislerin üzerinde düşünülmesi gerektiğini vurgulamaya çalıştım. İlaveten; elimden geldiğince objektif olmaya çalışsam da dipnotta da belirttiğim üzere yazdıklarım şahsi fikrimdir, yanılmış veya subjektif ifade etmiş olabilirim; bu bağlamda yorumunuza “şahsi fikriniz” olarak saygı duyuyorum.

  2. Allah ahirette baldırını gösterir – Sâk (Baldır) ve Allah’ın Sâkı (Allah’ın Baldırı) 2

    O gün Baldırın açılacağı! (bütün çıplaklığı ile gerçeğin ortaya çıkacağı) ve secdeye davet edilecekleri gün, (secde) edemezler. (Kalem 42)
    (Yevme yukşefu an sâk’ın Durumun şiddetlendiği vakit demektir. Savaş kızışınca bacaklarını açmak Arapların adetindendi. Burada kastedilen kıyamet günü ve o zamanki durumun şiddetleneceğidir)
    Gözleri düşük bir halde kendilerini bir zillet kaplar. Oysa onlar sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı. (Kalem 43)

    42-43- O gün baldır açılır, (kıyamet gününün dehşetinden paçalar sıvanır) Kâfirler secdeye davet edilirler. Fakat secde edemezler. Gözleri açılmaz bir halde onları zillet kaplamıştır. Halbuki onlar (dünyada) sağlam oldukları halde secdeye davet ediliyorlardı.

    Âyet-i kerimenin baş tarafında “O gün baldır açılır” ifadesi geçmektedir, bir kısım âlimler bu ifadenin mecazi bir anlam taşıdığını söylemişler, diğer bir kısım âlimler ise bunu, zahiri manada almışlar ve bunu destekleyen hadis-i şerifler zikretmişlerdir.

    Bu ifadedin mecazi bir anlam taşıdığını söyleyenler çeşitli izahlarda bulunmuşlardır.

    İkrime’ye, Katade’ye, Said b. Cubeyr’e, Mucahid’e ve Abdullah b. Abbas’tan nakledilen bir görüşe göre “Baldırın açılması” ifadesinden maksat, sıkıntılı bir günün, dehşetli bir olayın ortaya çıkmasıdır. Bu gün, bir savaş günü de olabilir. Zira böyle bir günde iş ciddiye alınır ve paçalar sıvanır.

    Abdullah b. Abbastan nakledilen diğer bir görüşe göre “Baldırın açılması” ifadesinden maksat, dünyanın gitmesi, âhiretin ortaya çıkmasıdır. O gün ameller ortaya dökülür. Kapalı olan baldırlar açıldığı gibi sırlar da açığa çıkar. Abdullah b. Abbas’tan nakledilen diğer bir görüşe göre bu ifadeden maksat, kıyamet gününün korkunçluğundan dolayı orada görülen sıkıntı ve darlıkların ortaya çıkmasıdır. Yine Abdullah b. Abbas’tan nakledilen başka bir görüşe göre bu ifadeden maksat, kıyamet gününün en dehşetli anıdır.

    Ebu Musa el-Eş’ari’den nakledilen bir görüşe göre ise “Baldırın açılması”ndan maksat, büyük bir nurun ortaya çıkmasıdır. İnsanlar bu nuru görünce Allaha secde edeceklerdir.

    Rebi’ b. Enes’e göre ise bu ifadeden maksat, perdenin kaldırılmasıdır. Yani, yaratıcı ile yaratan arasındaki perde kaldırılacaktır.” demektir.

    “O gün baldır açılır.” ifadesinin mecazi olmayıp gerçek manada kullanıldığını söyleyenlere gelince:
    Abdullah b. Mes’ud, Ebu Hureyre ve Ebu Said el-Hudri, kıyamette Allah Tealanın, baldırını açarak kendisini muminlere tanıtacağını, muminlerin de bunun karşısında Allaha secde edeceklerini söylemişler ve bu hususta şu hadisleri rivayet emişlerdir.

    Ebu Said el-Hudri diyor ki:
    “Ben, Rasulullahın şöyle dediğini işittim: Rabbimiz baldırını açacak, her mumin erkek ve kadın ona secde edecektir. Ancak, dünyada iken gösteriş olsun ve desinler diye secde edenler o gün secde edemeyeceklerdir. Secde etmeye çalışacaklar fakat sırtları tek bir parça haline gelecek ve secdeye eğilemeyeceklerdir. (Buhari, K. Tefsir el-Kur’an, Sure: 68, bab: 2 K. et-Tevhid, bab: 24 / Muslim, K. el-İman, bab: 302, Hadis No: 183; Fethul Bari C. 10 , S. 116 – 117)

    Bu hususta Ebu Hureyre ve Abdullah b. Abbas’tan da hadisler rivayet edilmiştir. Ebu Said el-Hudri’nin rivayet ettiği hadis, Buhari’nin Kitap et-Tevhid’inde ve Muslim’in Kitap el-İman’ında daha uzun bir şekilde rivayet edilmiştir.

    Âyet-i kerimenin devamında “Kâfirler secdeye davet edilirler. Fakat secde edemezler.” buyurulmaktadır. Yani âhirette baldırın açılması, kullan Allaha secde etmeye sevkedecektir. Fakat onlar, secde edemeyeceklerdir.

    Yine âyette “Gözleri açılmaz bir halde onları zillet kaplamıştır. Halbuki onlar dünyada sağlam olduklan halde secdeye davet ediliyorlardı.” buyurulmaktadır. Kâfirlerin âhirette, dehşetten dolayı gözleri baygın hale gelecek, Allanın azabından dolayı onlan zillet ve hakirlik kaplayacaktır. Bu onların, dünyada iken böbürlenmelerinin ve gururlanmalannın karşılığıdır. Onlar dünyada sağlam iken Allaha secde etmeye davet ediliyorlar fakat secde etmiyorlardı. Âhirette secde etmek isteselerde secde edemez duruma geleceklerdir. Allahı gören müminler ona secde ederlerken kâfir ve münafıklar edemeyecekler ve dimdik kalacaklardır.

    Said b. Cubeyr ve İbrahim et-Teymi, “Onlar dünyada secdeye davet ediliyorlardı.” ifadesinden maksadın, “Ezan okunarak farz namazlannı kılmaya çağırılıyorlardı.” olduğunu söylemişlerdir.
    (Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 8/396)

    Kalem suresinin 42. ayetinde “Keşfu’s-sak” tabiri geçmektedir. Lügat olarak baldırın açılması manasına gelir. Görüldüğü üzere ayeti kerimeden asıl maksat lügat manası değildir, aksine bir mesaj söz konusudur. Hadis yukarıdaki rivayette baldır kelimesini “sâkehu” şeklinde zamir olarak kaydeder. İbnu Hacer bir başka tarikde zamirsiz olarak “sâke” şeklinde geldiğini ve bu şeklin -ayeti kerimeye uygunluk arzetmesi sebebiyle- daha doğru oldğunu söyler. Aksi takdirde yukarıdaki tercümede aslına muvafık olarak kaydettiğimiz üzere Cenab-ı Hakka baldır izafe ederek, insana teşbih etmek gibi te’vili tekelluflu bir durum ortaya çıkacağını belirtir.

    Öyle ise, “baldırı açmaktan” maksat nedir?

    Alimler bunu, “bütün hakikatkerin çırıl çıplak ortaya çıkması (sebebiyle) hesap ve cezanın bütün şiddet ve dehşetiyle hüküm sürmesi” şeklinde anlamışlardır. Nitekim hadiste, Rasulullah (aleyhisselatu vesselam) Cenab-ı Hakkın bütün gerçekleri ortaya koyarak hesap verme hadisesinin dehşetini yaşattığı hengamda, dünyada iken kulluğunu samimiyetle yapanlarla, riyakar hareket edenleri ayırıp mu’minleri dehşetten kurtaracağını, riyakarları da sırtları eğilmez bir hale sokarak cürümlerini yüzlerine vurmak suretiyle, dehşetlerine dehşet katacağını belirtmektedir.

    1. Küçük bir arama ile ortaya şu çıkıyor: Kopyala-yapıştır yapmayı bir hayli seviyorsunuz.
      Yazının başındaki açıklamamı okusaydınız yanıt vermek için belki bu kadar “uğraşmazdınız!”

      En azından farklı web sitlerinden kopyala-yapıştır yapmanız da bir emek sayılır 🙂
      Bu bağlamda emek verip yanıt verdiğiniz teşekkürler.

      Ben yine de alıntı yaptığınız asıl kaynağı belirteyim:
      Bostan, V. (2019). Bir Hadisin Rivayeti Üzerine Bir İnceleme (Rabbimiz Baldırını Açar, Her Mü’min Erkek ve Her Mü’min Kadın Ona Secde Eder), Prof. Dr. Fuat Sezgin’in Aziz Hatırasına II. Uluslararası Sosyal Bilimlerde Gelenek ve Bilgi Bütünlüğü Sempozyumu Bildiri Kitabı, 486-506. https://www.isamveri.org/pdfdrg/G00827/2019/2019_BOSTANV.pdf

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kutucuğa Uygun Değeri (Rakamla) Gir! *Captcha loading...

Başa dön tuşu